top of page
Search

SERMAYE ŞİRKETLERİNİN ADLİ YARDIM TALEPLERİ VE MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKI: Anayasa Mahkemesi’nin Kararı Üzerine Bir Değerlendirme



1- Giriş

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi, 17 Mayıs 2023 tarihinde verdiği kararla, sermaye şirketlerinin adli yardım taleplerinin kategorik olarak reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olduğuna hükmetmiştir. ……………………. Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılan bireysel başvuruda, şirketin adli yardım talebinin reddedilmesinin, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediği tartışılmıştır. Bu makalede, Anayasa Mahkemesi’nin Kemtaş kararı bağlamında mahkemeye erişim hakkı ve adli yardım kurumunun ticari şirketlere uygulanabilirliği detaylı olarak ele alınacaktır.


2- Olayın Arka Planı ve Başvurucu Şirketin İddiaları

Başvurucu olan ……………………. Sanayi ve Ticaret A.Ş., Diyarbakır’da inşa ettiği bir siteye dair, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Sur Belediyesi aleyhine açtığı tazminat davasında, adli yardım talebinde bulunmuştur. Şirket, bilirkişi raporları doğrultusunda maddi tazminat miktarını artırmak istemiş, ancak yüksek ıslah harcı nedeniyle ödeme gücü olmadığını beyan ederek adli yardım talep etmiştir. Mahkeme, şirketin mali durumunu ispat eden yeterli belge sunmadığı gerekçesiyle adli yardım talebini reddetmiştir. Şirket ise, davaya konu olan yapının hukuka aykırı şekilde yıkımı nedeniyle mali olarak iflasın eşiğine geldiğini ve yargılama masraflarını karşılayamayacak durumda olduğunu belirterek, adli yardım talebinin reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür.


3- Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi ve Kararın Kapsamı

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruyu değerlendirirken ilk olarak kabul edilebilirlik incelemesi yapmıştır. Adli yardım talebinin reddedilmesi üzerine başvurucunun diğer kanuni yolları tüketmiş olduğu tespit edilmiş ve başvurunun mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesine karar verilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsuru olup, kişilerin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddialarını ileri sürebilme ve savunma yapabilme hakkını içermektedir. AYM, başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkını kısıtlayıcı bir etki doğurduğunu tespit ederek konuyu detaylı incelemiştir.


4- Mahkemeye Erişim Hakkı ve Adli Yardım Kavramı

Anayasa’nın 36. maddesi, hak arama özgürlüğünü düzenlerken, bu hakkın mahkemeye erişim hakkını da kapsadığını öngörmektedir. Mahkemeye erişim hakkı, kişilerin bir uyuşmazlığı yargı önüne taşıyabilme ve davalarının karara bağlanmasını talep edebilme hakkıdır. AYM, mahkemeye erişim hakkının, özellikle ekonomik sebeplerle kısıtlanamayacağını vurgulamıştır. Bu doğrultuda, adli yardım müessesesi de bireylerin mali imkansızlıkları nedeniyle mahkemeye başvuramama durumlarında adalete erişim sağlamak amacıyla uygulanmaktadır. AYM, bu müessesenin yalnızca gerçek kişilere ve bazı kamu yararına çalışan kuruluşlara tanınmış olmasının, ticari şirketler açısından mahkemeye erişim hakkını ihlal edici bir nitelik taşıdığını değerlendirmiştir.


5- Kanuni Dayanak ve Kategorik Yasaklamanın İncelenmesi

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesi, adli yardımdan yararlanabilecek kişi ve kuruluşları belirlemektedir. Maddeye göre:

“(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.

(2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler.

(3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.”

Bu düzenleme çerçevesinde, adli yardım talebinde bulunabilme hakkı yalnızca gerçek kişilere ve kamu yararına çalışan dernek ve vakıflara tanınmıştır. Dolayısıyla, ticari şirketler ekonomik durumlarına bakılmaksızın adli yardım müessesesinden yararlanamamaktadır. AYM, bu düzenlemenin, ticari şirketlerin mali güçlerine göre değerlendirilmeden adli yardım taleplerinin kategorik olarak reddedilmesine yol açtığını, bunun ise mahkemeye erişim hakkını zedelediğini ifade etmiştir.

Mahkeme, kanun koyucunun adli yardım taleplerini sınırlamada takdir yetkisine sahip olduğunu kabul etmekle birlikte, bu sınırlamanın anayasal ilkelere uygun yapılması gerektiğini belirtmiştir. AYM’ye göre adli yardım müessesesinden yararlanma hakkı, kişinin mali durumuna göre değerlendirilmeli ve gerekli yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olan kişilerin, mahkemeye erişim hakkı kısıtlanmamalıdır. Bu bağlamda, ticari şirketlerin, mali durumlarına göre değerlendirilmeden adli yardımdan yararlanamaması, mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır.

6- Ölçülülük İlkesi Çerçevesinde Meşru Amaç ve Müdahalenin Değerlendirilmesi

Anayasa’nın 13. maddesi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında ölçülülük ilkesine riayet edilmesi gerektiğini öngörmektedir. Ölçülülük ilkesi; elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşur. Bu bağlamda, adli yardım talebine getirilen sınırlamanın amaca uygunluğu ve orantılı olup olmadığı incelenmelidir.

Anayasa Mahkemesi, adli yardım talebinin kategorik olarak reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkına yönelik ölçüsüz bir müdahale olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, yargı harçlarının yargı hizmetinin bir bedeli olduğu ve bu bedelin ödenmesiyle mahkemelerin gereksiz başvurulardan korunmasının amaçlandığını kabul etmekle birlikte, ödeme gücü olmayan ticari şirketlerin de bu hakkı kullanabilmesi için gerekli esnekliğin sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. Ticari şirketlerin yargı masraflarını karşılayamayacak durumda olması, Anayasa’nın 36. maddesi çerçevesinde mahkemeye erişim hakkının etkin kullanılamaması sonucunu doğurabilecektir.

7- Mahkemeye Erişim Hakkı ve Tüzel Kişiler Arasındaki Farklılıklar

Anayasa Mahkemesi, ticari şirketlerin adli yardım taleplerinin kategorik olarak reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına aykırılık teşkil ettiğini vurgulamıştır. Şirketlerin, ekonomik durumu gözetilmeksizin adli yardımdan mahrum bırakılması, yargı önünde adaletin sağlanması açısından ciddi bir engel teşkil edebilir. Zira, hak ve borç sahibi olabilen tüzel kişilikler olan şirketlerin de yargıya başvurma hakkı bulunmaktadır. AYM, bu noktada ticari şirketlerin de ekonomik olarak zor durumda olduklarında adli yardım talebinde bulunabilmelerinin anayasal güvencelerle uyumlu olduğunu ifade etmiştir.

8- Mahkemeye Erişim Hakkı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İçtihadı

Anayasa Mahkemesi, kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarına da atıfta bulunarak, mahkemeye erişim hakkının, gerek özel hukuk tüzel kişileri gerekse gerçek kişiler açısından eşit şekilde ele alınması gerektiğini belirtmiştir. AİHM, Podbielski ve PPU Polpure/Polonya (2005), Paykar Yev Haghtanak Ltd./Ermenistan (2007), ve Nalbant ve diğerleri/Türkiye (2022) gibi kararlarında, ticari şirketlerin de ekonomik zorlukları nedeniyle mahkemeye erişimlerinin kısıtlanmasının orantısız bir müdahale olabileceğini vurgulamıştır. AYM de AİHM içtihatlarına atıf yaparak, ticari şirketlerin ekonomik durumları değerlendirilmeden adli yardım müessesesinden yararlanmalarının reddedilmesinin, Anayasa’nın 36. maddesi çerçevesinde orantısız bir müdahale olduğunu değerlendirmiştir.


9- Karar ve Sonuç

Anayasa Mahkemesi, başvurucu şirketin adli yardım talebinin reddedilmesinin, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme, ticari şirketlerin ekonomik durumları değerlendirilmeden adli yardım taleplerinin reddedilmesinin, orantısız bir müdahale teşkil ettiğini belirterek, yargı sisteminde gerekli düzenlemelerin yapılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu bağlamda AYM, kanun koyucuya adli yardım müessesesinin ticari şirketleri de kapsayacak şekilde esnetilmesi konusunda düzenleme yapma çağrısında bulunmuş ve kararı yeniden değerlendirilmek üzere ilgili mahkemeye göndermiştir. Ayrıca, başvurucunun ödemiş olduğu yargılama giderlerinin kendisine iade edilmesine hükmedilmiştir.


10- Değerlendirme ve Sonuç

Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, ticari şirketlerin yargı giderlerini karşılayacak mali güce sahip olmadıkları durumlarda adli yardım imkanlarından yararlanabilmesi gerektiği yönünde önemli bir içtihat teşkil etmektedir. Ticari şirketlerin mali durumları nedeniyle yargılama sürecine erişimlerinin kısıtlanması, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil edebilmektedir. Adli yardım müessesesinin ticari şirketlere uygulanmaması, ekonomik gücü olmayan şirketlerin mahkemeye başvurma hakkını engelleyerek hukuki korumadan mahrum bırakılmalarına yol açabilir.

Bu karar, adli yardım müessesesinin yalnızca gerçek kişilerle sınırlandırılmaması gerektiğini ortaya koyarken, ticari şirketlerin de mali durumlarına göre değerlendirilerek adli yardım müessesesinden yararlanabilmelerinin hukuki güvence açısından önemine dikkat çekmektedir. Türkiye yargı sisteminde adaletin sağlanması açısından, adli yardım düzenlemelerinin yeniden ele alınması, mahkemeye erişim hakkının kapsamının genişletilmesi ve ticari şirketlerin ekonomik zorluklarının dikkate alınarak yargıya erişimlerinin kolaylaştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi’nin Kemtaş kararı, gerek ticari şirketlerin adalete erişiminde önemli bir içtihat oluşturarak, gerekse adli yardım müessesesinin kapsamının genişletilmesi yönünde düzenleyici bir rol üstlenmiştir.

 

Comments


bottom of page